• icon0(384) 311 20 02
  • iconinfo@acigol.bel.tr
  • icon YUKARI MAH. BELEDİYE CAD. NO:55 ACIGÖL/NEVŞEHİR

Kültürel Özellikler

Kültürel Özellikler

ACIGÖL'ÜN KURULUŞ HİKAYESİ

Acıgöl Oğuzların Kaçar boyundan olan Karamanlar tarafından 1525 yılında kurulmuştur.
Konya ilimiz sınırları içinde olan Işıklar Yaylasında dergah açan Horasan erenlerinden Hıdır Işık isimli Türkmen dervişinin soyundan gelen Piri Bey ve obası Acıgöl’ün ilk mukimleridir. Günümüzde Hıdırlılar (Hındır Uşağı) diye bilinen sülale Piri Beyin torunlarıdır.
Hınzırlıların asırlık abidesi Hasan ŞAHIN (90 Yaşında) tarihi, isim ve yer vererek şöyle anlattır:
Dedelerimiz bize soyumuzu sopumuzu ince ince anlatırlardı. aynısını çocuklarımıza anlatmamızı sıkı sıkı tembih ederlerdi. Özellikle bizlerin buraya geliş tarihini unutmamızı söylerlerdi.
Dedelerim, 954 (Rumi) yılında (M.1525) Konya beyi ile anlaşmazlığa düşmüşler. Oralardan kalkıp buraya gelmişler. O zamanlar oba beyimiz Piri Bey imiş.
Piri Bey buraya gelince, yöreyi beğenmiş yurt tutmaya karar vermiş. Tatlarlılar (Tatların Kasabası sakinleri) buna razı olmak istememişler. Dedem Piri Beyin 7 oğlu varmış. Obası da çok kalabalıkmış. Tatlarlılar ile aralarında kavga çıkmış. Tatlarlılardan 2 kişiyi vurmuşlar.
Bu olaylar üzerinde Piri Bey Acıgöl’den Tatlara doğru akan iki derenin önünü (İnallı Kasabasının kuzey tarafına set yaparak kesmiş Tatlarine su vermemiş.
Derelerin önü setle kesilince, biriken su küçük gölcükler oluşturmuş. gölcüklerin arasında adacıklar meydana gelmiş. Bundan dolayı bu beldeye Topada (Toplu adalar) denilmiş. Sonraları Dobada denmeye başlandı.
Hasan ŞAHIN kelimelerin tek tek seçiyor, büyük bir özenle anlatmaya devam ediyor.
Piri Bey burayı yurt tuttuktan sonra, bir akşam üzere bir derviş Çıkagelmiş. Piri Bey’den abdest suyu istemiş,. Piri Bey’de biraz ağırdan almış. derviş buna alınarak hemen oradan ayılmış. Piri Bey hatasını anlamış, hemen dervişin arkasından koşmuş fakat dervişe golün üzerinde yürüyerek karşıya gökten geçmiş. Piri Bey’in çağırmalarına aldırış etmeden gözden kaybolmuş.
Bu olaydan sonra bir hastalık peydah olmuş, Piri Bey’in yedi oğlu birer gün arayla vefat etmiş.
Bu olaydan sonra Piri Bey torunlar ile ilgilenmiş, onları büyütmüş. yedi oğlunun ölmesiyle güç kaybeden Piri Bey Karamanlılardan, başka göçerleri bölgeye getirerek ıskan etmiş.
Hasan ŞAHIN devamla:
Piri Bey sık sık Hacıbektaş’ı Veli türbesini ziyarete gidermiş. Hacıbektaş dergahına bağlıymış. Dedi.
Karamanlılar Osmanlılarla uzun bir sure (Yaklaşık 150 yıl) mücadele içinde bulunmuşlar. Karaman oğullan, Osmanlılar tarafından zaman zaman toplu göçe (Tehçir) tabı tutulmuşlardır. (Aksaray’daki onbinlerce Türkmen’in İstanbul’a yerleştirilmesi 1471) Piri Beyin zorlama sonucumu buraya geldiğini, yoksa kendisine bu yörenin dirlik mi verildiğini bilmiyoruz.
Piri Bey Hacıbektaş’a ziyaretinin dergaha bağlılıktan mı, yoksa o bölgeye yerleşmiş Türkmen oymaklarını ziyaret amacıylamı gittiği konusunda yeterli bilgiye ulaşamadık. Hacıbektaş’a bağlı Hıdırlar köyünün Acıgöl’deki Hındırlılar sülalesi ile akrabalık bağları olduğunu sanıyorum.
Piri Bey’in Karaman oğullarından son beylerinden Pır Ahmet’le ilgisinin olup olmadığı ayrı bir merak konusu. (Değerli tarihçilerimize bırakıyoruz.)
Acıgöl tespit edebilen sülaleler:
Hıdır uşağı, Kapusuzlar, Geygelliler, Nasuf uşağı, şaban uşağı, Emir uşağı, Vezir uşağı, Hacı Ahmetliler, Tatlar uşağı, Kömürcüler.


ACIGÖL DÜĞÜNLERİ

(Giyim ---Oyunlar---- Halaylar)
Türk kültürünün özü düğünler. Coşkunun, sevincinin, doyasıya eğlenmenin, eş dost, uzak yakın tanıdıkların gönüllerin alındığı, hoş edildiği düğünler. Türkmen düğünleri.
Acıgöl Türkmenleri iğinde düğün, yöre halkının dediği gibi “dökülüp saçılma, hane şenlendirme, ocak yakma, kız evini ağlatma” dır. Derler ama güzel bir tefekkürle “düğün ve ev yapana Allah yardim eder” düşüncesi ile işe başlanır.
Oylaya! Anadolu insani yaşama tarzını sistemleştirmiş, kurduğu sistemin kalıcı olması için özdeyiş haline getirmiştir. işte bu manada “erken evlenen dol alır, erken kalkan yol alır” der ve işe koyulunuz.
Oğlan büyümüştür. Oğlan, baba ve anası oğullarına kız yakıştırmaya başlarlar. Bu hısım akrabaya, konu komşuya da duyurulur. Nihayet uygun birine karar verilip, kızın istenmesi kararlaştırılır. Aracılar konulur, dünürcüler gidip gelmeye başlar. Sonunda söz kesilip, sade bir törenle şerbet içilir. (araştırmamda evlenecek oğlanların bu isteklerini belirten özel davranışlara rastlamadım. Daha çok aile büyüklerine tabi oluyorlar.)
Nişan ve söz kesme törenleri sade bir günde, daha çok belli kuralların yerine getirilmesi şeklinde olur. söz kesimi, kıza söz kesme nişanesi olması için bir veya birkaç altın takılması ile belirlenir. söz kesiminde düğün gününe kadar kız oğlana hiç bir şekilde gösterilmiyor. Çok büyük ayıp sayılıyor.
söz kesiminden sonra düğünler fazla uzamıyor.Düğünler ya arpa tohumunda, ya da harman sonu yapılıyor. Başka zaman kesinlikle düğün yapılmıyor.
düğün günü kız evi ile görüşülüp, kararlaştırılıyor. Hemen yoğun düğün hazırlıklarına başlanıyor. Oğlan ve kız tarafı eş, dost, hısım ve akrabalarını okuyorlar. (davet ediyorlar) Okuma bizzat düğün sahipleri tarafından şahsen yapılıyor. Okuma sırasında kuru üzüm veya şeker dağıtılıyor.
Düğünün en önemli bölümlerinden biri bayrak kaldırma törenidir. Bayrak kaldırma merasimine öncelikle imam, yakın hısım, akrabalar davet ediliyorlar. Bay¬rak alma töreni Cuma günü sabah namazını müteakiben yapılıyor.
Bayrak alma merasiminde kiran, kirana bir yanş yaşaniyor. Bayragi aim adliglin sahibinin hısım, akrabasi icin şeref gostergesi sayihyor. Sabah kahvesinden sonra başlayan bayrak alma merasiminde bir cekişmedir gidiyor. Sonunda munasip olan secilip, bayragi kaldirma gorevini ustleniyor. Bayrak kaldirma duasi yapilip bayrak uzunca bir singin ucuna baglanarak diigii odasinin damina dikiliyor. Bay-ragin cahnmasim engellemek gerketiginden singin uzun olmasina ozen gosteriliyor. Ciinkti, bayrak cahmrsa, bayrakci bayragi para karşihgi kurtarmak zo-rundadir. Bayraktar bir nevi diigiin kahyasidir. Diigiinlin tiim organizasyonu iistlenir. Gelin alma giinii yemegini, zirzoplann (yol kesiciler) ve kiz kapisim ka-patanlann bahşişleri vermekle ytikumludiir.
Bayrak cekimini takiben diigiin etligi hayvanlar kesiliyor. Etler diigiin siirecine misafirlere ikram ediliyor. Kesilen hayvanlain kelleleri gencler taraindan kelle atma toreni icin saklamyor.
Diigiinler bir hafta siiriiyor. Bayrak cuma giinii kaldinlmasina ragmen esas diigiin şenlikleri sah, carşamba ve pergembe gunii yapihyor. Cumadan saliya kadar son tic gun icin yogun hazirliklar yapihyor.
Sail giinii sabahnamazini takiben diigiin eglenceleri başhyor. Diigiin odalarina renk geliyor.
Dişaridan davet edilen misafirler genellikle sah, carşamba gunleri geliyorlar. Bunlara ozel karşilama merasimleri yapihyor.
Diigiin sahibi davul zurna esjiginde ath olarak koy dişinda karsjhyor. Karşilama torenlerine davulcuya bahşiş vermek adetlerindendir. Misafirler dugiin odasina getirilip, agirlamyorlar. Dugiin konuklanm akşam olunca konu komşu, hi¬rer ikişer evlerine misafir ediyor. Eve misafir gotiirememek bir eksiklik sayihp, iiziintii veriyor.
Sah giinii kusjuk vakti daha onceden tembih edilerek saklanan kelle atma yanşi başhyor. Bir nevi giic gosterisi olan bu yarişa kendine giivenen gentler katihyor. Yanşmacilar getirilen sigir kellesini diigiin odasinin damina atma mticadelesine basjiyorlar. Kelleyi dugiin odasinin damina atmayi başaran geng hem kelleyi ahyor, he de orada bulunanlan evine davet ederek pekmez şerbeti ikram edi¬yor.
Kelle atma yaisjyla basjayan giiq gosteris ogle namazi sonrasi meydanlara taşar. Meydanlar harman yerleridir. Harman yerleri "yigidin harman oldugu ye-ridir." Anadolu Turk'li hakiki yigitligini savaşin eydanlarinda gbsterir. Fakat har¬man yerleri erlik meydanlandir. Davul zurna eşliginde, delikanhlar harman yerine dogru hareket geçerler. Giires. tutulacaktir. Kispetler hazirlanir, dişler bilenir. Er kişiler kara kucak giires, igin meydana davet edilir. Bu ş61ene yerli yabanci herkes katilabilir. Ciinkli gelenek boyledir. Glire|ler. uç boy olarak yapilmaktadir. Ayak, orta, baş. Sonuc için kesin.ga-libiyet jarttir. Yani "gobegi yildizlari sayacaktir". Rakibi sirtini yere getiren gelip sayihyor. Grup birincileri4ne odiiller veriliyor.
Araştirmamda olayin canh taniklan bazan gtireşlerin 50k gekifmeli oldugunu, ozellikle dişandan gelen namh pehlivanlara karşi, iistunliik saglamak kendi peh-livanlanmn kazanmasini temin amaciyla, gureş şenlikleri oncesi gtinlerce dua ettik lerini, hatta muskalar yazdirdiklanni oyle icten anlattilarki, sanki 0 gunleri bende yaşadim.
Bir ata sozumuz vardir "Yigit atsiz, pusatsiz, avratsiz olmaz" denir. Bu soz bir yaşama dusturudur.
Daha gureşgilerin teri sogumadan davul zurna başka hava çalmaya başlar. Or-tahgi at kişnemeleri, nal sesleri doldurur. Yore halkimn ozenle, gozii gibi baktigi atlar meydana gikmiştir. Araştirmam sirasinda bircok insamn ifade ettigi bir sozii demeden çikmiştir. Araştirmam sirasinda birgok insani ifade ettigi bir sozii de-meden geçemeyecegim. "Bizim buralarda adamin evinde ekmegi olmaz ama, ahinnda mutlaka ati olur." dedilfer.
Artik at yari|lan yapilip, cirit oynayacaktir. Hemen ekipler oluşturulur ra-kipler yerlerin iahr. başlama işareti davulla veya silahla verilir. Oyun başlamiştir. Tiim hlinerler ceviklik ve kivrakhklar gosterilir. Oyun gun batimina kadar siirer. Giin batimi ile birlikte yenenler sevincil, yenilenler az da olsa uzgundiir. Niyetler bir dahaki sefere yenilenir. Duygular, umutla gelecege ydnelir.
Artik akşam olmuştur. Dligun geceleri boş olurmuç Diigiin odalan, dugiin 5algicilan boş durdurulurmu. Akşam yemegi yenir yenmez diigiin, odasina do-luşulur. Her yaşta insan gelir. Cocuklar biraz korkulu, biraz da merakh gozlerle odanin ayakkabihk yerine tikiş tikiş dolarlar. Cok stirmez, kinlasiya şamata (eglence) başlar. Once sazh sozlii oyunlar oynamr. Simşir kaşiklar cikar, diigiin 9algicilari coşar, bir aşaga bir yukan doner de durur hiiner sahipleri. Hem 5iginr, hem oynarar., (Anonim tiirkliler soylenir.)
Biitiin oyunlann kahramam arap ogludur. Simsiyah surath, acayip kiyafetli (gogunlukla, eski-pusku ceketler ters yuz giyilir. Bacaklar dize kadar cemrenir. Bu¬na şalvari dize kadar toplamak diyebiliriz.) Elinde kosele palaska nara atarak ortaya gelir. Elindeki yiiziigii herkese verir. Maharet yiizugtin kimde oldugunu bilmektir. Yoksa vay haline.
Arap oglu seyircilerden birine sorar, ytizuk kimdeç Seyirci, filanda. Eger yiizuk 0 adamda degilse arap oglunun palaskasi bir iner bir kalkar. Seyreyle ciimbii|u. Bu¬na yiizuk oyunu diyorlar.
Degirmen Oyunu:
Oyuncular, degirmenci, degirmenci crragi ve degirmen taşi gorevini ustlenecek bir kisj. Oyuncular rollerine uygun giyinip hazirlaniyorlar.

Değirmen taşı rolünü üstlenen kişinin gözleri bağlanıyor. Ortaya oturtturuluyor. Değirmenci başlıyor çırağa:
• Oğlum değirmene buğday at.
Bunun üzerine çırak daha önceden buğday diye hazırlanmış, nesneyi (Taş, çakıl kum vs.) getirip taş rolü oynayan kişinin boynundan içeri boşaltıyor. Bu ve buna benzer işlemlerle devam eden oyun, değirmencinin taş körlendi unu öğütmüyor demesiyle taş, rolündeki adam yere yatmıyor. Başlanır taş diklenmeye (taşa diş açılıyor). Bu bolümden sonra değirmencinin narası duyuluyor:
• Oğlum değirmenin suyu bitti.
Hemen çıkar yetişiyor. Elindeki ibrikle önce taşan ceplerine su doldurmaya, sonunda kollan havaya kaldırıp yenlerinden içeri kalan su boşaltılıyor. Düşünün sonrasını.
Ölü Oyun:
İmam, ölü ve ölünün akrabalarımdan oluşan grup uygun kıyafetler gidilip çıkarıyorlar. Baba ölü rolünü üstleniyor. Beyaz bir kıyafet giydirilip musallaya (odanın ortasına) yatırılıp, gözleri kapatılıyor.
imam ölüye yaklaşıp usulden (yapmacık) yıkamaya başlıyor. Sesleniyor:
• ölünün kızın
• Buyur
• Yum babayım gözümü. (kız babasının gözlerini kapatır)
• ölünün gelini.
• Buyur.
• Tut babanın elini. gibi yaka akrabalar unvanlar ile çağrılıyor. çağrılanların hepsi önceden hazırlanan boya, un, kazan karası vs. ile tuttuklar organı boyuyorlar. Sonunda imam ölünün his imlan diye sesleniyor. Haydi ölüyü yıkayalım.
ölünün ayaklarını tutan, ayakları paçadan tutup yukarı kaldırıyor. önceden hazırlanmış su paçalardan aşağıya dökülüyor.
Düğünlerimizin vazgeçilmez eğlencesi halaylar. düğün olurda halay olmaz mi? Halaylar Acıgöl’de de düğünlerin baş eğlencesidir.
Araştırmam sırasında, sürekli araştırdığım konuların başında halaylar gelmektedir. Acıgöl’de oynanan hala laf, Anadolu’nun büyük bölümündeki çekilen halaylarla aynıdır. Farkı olduğunu sandığım gece ateş etrafında oynanan sinsin benzeri, suç suç oyununu oynama biçimini buraya alıyorum.
Sum sum oyunu:
Oyuncu sayısında kısıtlama yok, dileyen katılabiliyor. Oyuncular meydanda geni^geç yarim gemler oluşturuyor. Davulun ritmik vuruşlar eşliğinde, bir oyuncu davulun ritmine uygun sekme ve sıçrayışlarla ortaya çıkıyor. Kendine rakip istiyor. Meydandaki oyuncuyu yakalamayı gözüne kestiren bir başka oyuncu aya usulle gemlerden kopup, meydandaki oyuncunun peşine düşüyor. Rakibe yetişip kalçasına elle vurasıya kadar oyun serbest figürlerle davul eşliğinde devam ediyor. Vurulan yerine gediyor. Bir diğeri birbiri peşi sıra devam ediyor. Oyun gündüz oynanıyor.
Halaylar davul zurna eşliğinde ağırdan hızlıya doğru oynanmaktadır. Oynanan oyunlar şunlardır:
Ağırlama - 3 ayak - Cezayir - Temur ağa- Aynalı
suç suç, tertibinde oynanan oyunların baş oyuncusu halay başa. Gruba bağlı veya kopuk olarak hareket edebilir. Halayların vazgeçilmez aksesuarlar mendillerdir. Mendili sadece halay başı, bazen de ekibin en sonundaki kişi kullanabiliyor. Oyuncular halay başına bağlı olarak oyun düzenini bozmadan öne eğilerek, devamında arkaya kaykılarak (geriye doğru bükülme) hey hey çekiyorlar. Halay türküleri davulun susmasıyla veya çok hafif ritimle başlıyor, grup olarak söyleniyor.
Halay Türkülerinden Tespit Edebildiklerim:
Kavaktaki turnalar, Turna dalı liralar, On beşine giren kız, çifte göbek liralar.
Su gelir bendi doğer, Güver boştanım güder, Anadan yetim kaldım, Her gelen beni davar. Alemin başına kuş yuva yapmış, Yarine bırakıp ellere kaçmış,
Kaleden kaleye şahin uçurdum, Ah ile vah ile ömrüm geçirdim.
Cezayir’in harmanlan savrulur, Savrulurda sağ yamana devrilir.
Kariıya geçmişte bana bakıyor, Ağzı şeker olmuş ballar saçıyor, O güzel yerlerine koku sürmüşte, Anam, burcu burcu kokuyor.
Çarşamba günü düğünün en hareketli günlerindendir. Öğle namazını müteakiben düğün sahibinin umumi yemeği yenilir. düğün yemeğinin yemek pişirme becerisini ispat etmiş. kadınlar yapmaktadırlar.
Araştırmam süresince düğün yemeği pişirmiş bir 50k kadın aşçılarla gortiştum. Bunlardan aldığım bilgiye göre düğün yemekleri geçit olarak 1617’ye varmaktadır. En çok rağbet edilen yemekler arasında düğün köftesi ile nohut yahnisi basta gelmektedir.
düğün sahibinin yemeğinden sonra, kız evinden damat bohçası gelir, gelmez damat giydirme töreni başlar Damat bohçası getirene hediye verilir. (
Damat giydirme merasimine oğlan tarafı katılır. Damat soyunup don gömlek düğün odasının ortasına ötürtülür. Çoğu zaman imam, bazen güveydin arkadaşlar salavatı sericeler ve ilahiler esliğinde, kız evinden gelen bohçadaki giyecekleri sıra ile giydirirler. Giydirme işlemi tamamladıktan sonra damat babasından başlayarak birer birer el öper, el öpme sırasında merasime katılanlar damada düğün hediyelerini verirler veya takarlar.
Damat giydirme töreni bitiminde kız evine gidecek semen (sayman) ve yengeler hazırlanıyor.Semenler erkeklerden, yengeler kadınlardan oluşturulur. ikindi namazından sonra sayman ve yengeler oğlan evinde büyük kalabalık oluşturarak hareket ederler. Bu kalabalığa en necim denilmektedir. kalabalık arasına ahsan medrese talebeleri ilahiler söyleyerek annecime katılırlar. kalabalık kız evine doğru yola yayan olarak çıkar. sayman ve yenge grubu kız evine yaklaşınca yollarım acayip kılıklı zirzoplar keser. Zirzopların ellerinde orak, tırpan değnek vs. aletler bulunurmuş. Zirzoplar yola bir Çizgi çizip bahşişlerini alınca geçişine verirlermiş. Artık kazevine kadar sorunsuz gidilir. kız evine Vancınca kız tarafa kapı kapatıyor.
Burada da bayraktar bahşiş verip kapıyı açtırıyor. Saymanlar erkek, yengeler kadınlar bölümüne alınıyor.
Eğlence artık kız evine kaymıştır. Yengeler hoşlanıp, baş köşeye alırlar. Hemen eğlenceler başlar. Gül motifleri ile bezenmiş zili defler çıkartılır, defçiler neşe ve coşku ile ortaya gitarlar. Gelin gaginrır, gelin hem ağlar, hem giderim edasıyla ortaya gelir. Bundan sonra, gelin şeref koncudur. Her söz geline söylenir, her saz gelince çalınır. Gecenin cazgırlığı defçilere düşmektedir. Girişler yapılıp, insanlar kaynaştırılıp, hava ısıtılır. Hemen gelin övme töreni başlanır.
Gelin Övme :
Gelin getirilip ortaya oturtulur. Önüne bir yastık, yastığın üstüne gelin elini koyar. Gelinin eli uygun bir tepsi ile kapatılır. Bu işlem geline verilen hediyelerin miktarını gizlemek için yapılıyor. Gelin manilerle, türkülerle bitilmeye başlanır. Herkes hediyesini iyi dileklerle gelinin sininin altındaki eline bırakır.
Gelin Övme sırasında tespit edebildiğimiz maniler:
Atladım Çıktım eşiği, Sofrada kaldı kaşığı, Büyük evin yakışığı, İşte gidiyorum anacığım, ağla da kal anacığım.
Hasan dağının eteği, Bura garipler yatağı, kız ananın dert ortağı, Ah ciğerim anam anam.
Bağda bülbül güderim, Yakman eline kınayı, Ben gınasız giderim, Ah ciğerim anamamam.
Erciyes'in öte yüzü
Etrafı geyik izi,
Anam yarın ayırırlar bizi,
Ah ciğerim anam anam

kız anası, kız anası, Hani bunun öz anası, Anam gezer burmaysan, Eller döver yarmaysan.
Biri bırakıp, biri aha gider maniler.
Dualarla büyük bir titizlik içinde hazırlanan kına tas içinde getirilir. Manilerle, türkülerle kına önce gelinin eline, sonra süsüne (ensesine) yıkılır. Gecede bulunan herkes uğur niyetiyle ellerine kına yakarlar. kına yakıldı, eller bağlandı mı eğlence bitti demektir. kalan kahır, giden gider. Çünkü sabah gelin alma günü.
Düğünün songunu Perşembeye gelinir. Düğünün son tinleri hüzün ve sevincin bir arada yaşadığı günlerdir. kız evi üzgün ve yorgundur. Oğlan evinde sevinç ve telaş vardır. Oğlan evinde saymanlar hazırlanır, son günler eğlencelerinin organizesi için mahir eller çalışmaya başlar. Çünkü bugün deve çıkarılacaktır.
Deve Çıkarma:
Deve oyununu oynayacak oyuncular hazırlıklara başlarlar. Dört kişilik ekibin biri Arap oğlu, biri kervancı, diğer ikisi devenin iskeletini oluşturur. önce orak üzerine postlardan deve başı hazırlanır. Deve başı için her türlü aksesuarlar kullanılır. Gözler aynadan, ağza diş yerine çuvaldız veya iğne, boyunuza gen, hörgüç yerine semer, boncuktan Ahilik vs. gibi. Uygun bir merdiven bulunup iki kişi merdiveni omuzlarına alarak oluştururlar. Merdivenin iki yem kilimlerle kapatılır. Öndeki şahıs ayni zamanda devenin başını (orağın sapından) tutar.
Arap oğlu yan Çıplak olarak siyaha boyanır. Elinde kamcı vardır. Devenin koruyuculuğunu üstlenir. Yürüyüş sırasında Çenkli taklitler yaparak devenin etrafında fır döner.
kervancı başı eski püskül elbiseler giyer, özellikle eski bir ceketi tersinden giyer. Eşeğine ters biner. Devenin ipini ijeker. Zaman zaman seyirciyi güldürecek tak¬litler yapar.
Bu hazırlıklar tamamlandıktan sonra deve gelin alma alayı ile birlikte yola gitar. Sazlı sözlü oyunlarla kız evine varılır. Gelin alayının önü zaman zaman zirzoplar tarafından kesilip, bahşişler alınır.
Gelin kız evinden öğleden sonra çıkarılmaktadır. Gelin, kardeşinin hazırlayıp çektiği ata bindirilir. Gelin atına yengeler ve saymanlar eşlik ederler. Davul, zurna sesine kansan silah sesleri arasında kız evinden ayrılıp mezar ziyareti ve duası yapılır. Sonra oğlan evine yönelinir.
Damat elinde gelinin başına serpeceği (para, kavurga, üzüm vs.) malzeme ile gelinin ineceği evin damında beklemektedir. Gelin yeni evine gelince hediyesini almadan attan inmez, Evin kapısından işeri gereceği sırada damat elindeki malzemeyi gelinin başı üst tine serper. Böylece gelin yeni evine getirilir. Gelin yeni evine inmiştir. Akşama kadar ağırlanacağı odaya alınır, burada kadınlar tarafından gelin eğlendirme töreni yapılmaktadır.
Akşam olunca nikah töreni yapılır. Damat hediye karşılığı gelinin duvağını açar. Artık müşterek hayat başlamıştır.
Son günün en önemli olaylarımdan biride bayraktar yemeğidir. Düğünün başında bayrağı alan bayraktar, son gün umumi yemek verir. Yemekten sonra misafirler uğurlanır, düğün sona erdirilir.
düğünlerin ardı arkası kesilmez, fakat kik gelmeden yapılası gereken işler de vardır. Bağ bostan bozulacak, tohum ekilecek, yani kira hazırlanılacak.
Bağ bostan bozulur pekmezler kaynatılıp, bulgur dövülüp çekilir. turcular kurulup, mantı, erişte kesilir. kadınlar ekmek yapıp, tuz çekerken, erkekler gruplar halinde tas, değirmende bulgur çekerler.
Bütün bu içler bir bayram düğün havası içinde yapılıp. Sosyal yardımlaşmanın en iyi örneği verilir. Tabu bu içler eğlencesiz olmaz.
Artık son bahar iyice gelmiştir, fazla samanlar loda yapılmış, anlarların almadığı mahsul uygun mekanlarda kazılan kuyularda saman arasına sarılmıştır. Tabum ekme zamanını geçirmemek gerekir. Anadolu insani her içi zamanında yapmalı ki rahat etsin, ölüm zulüm olmadan, oğlan askere çağrılmadan işler bitirilmelidir.


ACIGÖL'DE BAYRAMLAR


Acıgöl ve yöresinde her özel günler gibi bayramların ayrı bir önemi ve güzelliği vardır. Eski bayramların coşkusu halen devam etmektedir. Bayram neredeyse Ramazan ayıyla başlıyor. Rahmet ayı Ramazan beldeye sakinlik, olgunluk getiriyor. izlenimlerimde ulaştığım sonum böyle.
Ramazan ayı girmeden önce yoğun alışveriş yapılıp, yiyecekler hazırlanıyor. Ramazan, elliğe (sahur) kaldıracak tin tinci (davul yerine teneke galan Ramazan davulcusu)n dışında hareketsiz gediyor. Bu hareketsizlik Kadir Gecesine kadar sürüyor. Kadir gecesi sabaha kadar ibadet etmek, uyanık kalmak adetlerindendir. Kadir gecesinden sonra insanlar bayram heyecanı sarıyor. Bölgedeki bir inanca göre arife günleri (son üç gün) suların zem zem aktığına inanılıyor. Dertlerden kurtulmak, hastalanmamak iğin özellikle yıkanılıyor, bu günlerde testiler doldurulup, bu sular uzun sure saklanıyor. Ayanca bu sular bereket ve bolluk niyetiyle, su yataklarına ve tarlalara serpiliyor. Bu şekilde madden ve manen temizlenmiş ola¬rak bayrama giriliyor.
Bayram, coşku ile kılınan bayram namazını takiben başlıyor. önce camimde bayramlaşılıyor.
Bayram namazından sonra evlere dağılıp, evlerde pişen geçit geçit yemekler en yakın koy odasına götürülüyor. Konu komşu, odalarda topluca bayram yemeği yiyorlar. Yemekten sonra küçüklerin büyükleri ziyareti başlıyor. Ziyaret işleri bittikten sonra kadınlar erkekler eğlenmeye gidiyorlar. Erkekler türkü söyleyip, güreş tutup cirit oynuyorlar. Bu adet bu günlerde de demode olmuş, olarak sürüyor. Araştırmamızda, kadınlar arasında yapılan ferdene dedikleri özel kadın eğlencelerini halen özenle sürdürdüklerini öğrendik. ferdene; genellikle öğleden sonraları akran kız gruplarının bir evde toplanmasıyla başlıyor. Bir araya gelecek kızlar toplandıkları evlerde pişirecekleri yumurtanın malzemelerini her birini ayrı ayrı kendileri getiriyor. Bu malzemelerle yaptıkları yumurtalar pişirip yiyorlar. Yemekten sonra kendi kendilerine eğleniyorlar. Daha çok def çalıp anonim türküler söyleniyor. Def ve türkü eşliğinde müziğin ritmine göre kaşıklarla oynuyorlar. Bu eğlenceler bayram süresince devam ediyor.
Bayramlar Acıgöl’de de sosyal barış, ve huzurun hakim olduğu ortamla sürüp gidiyor.


GİYİM

Türk’ün bede (estetik) zevkini en iyi anlatan giyim kültürüdür. Giyim örtünmenin ötesinde baça baçına değerler manzumesidir. Giyim bizim insanimizin ^ahisi yetiyle bütünleşip, kişiliğinden bir parça olur.
Araştırmamızda Acıgöl bresinde üç zengin giyim kültürü olduğunu tespit ettik. Öyle ki; iç, bel gün, yad farkına, sosyal konum durumuna göre çeşitlilik arz etmektedir.
Bu günün zevksizliğinin, dünde olmadığı gerçeğini ifade etmek mecburiyetindeyim.
yöre insanime içinde bulunduğu kikçilik bunalımını ifade etmek güç fakat anlamak mümkündür.
Acıgöl yöresinde erkek kıyafetleri:
İç kıyafetleri
Şalvar : Uzun peyim, uçkur yırtmacı arkada, yandan cepli. Beyaz, siyah, mavi (boyama) ketenden yapılıyor. Kumaşı kendileri dokuduğu gibi, hazır da alınabiliyor. çalkarların dayanıklı olması için kasık boşluğundan diz altına kadar daircik denen (kuzu ve keçi postu), 5uha, kadife gibi kalın kulaçlardan yapılıyor.
Şalvar: Tiftik veya kuzu yününden elde dokunmuş kulaçlardan yapılıyor. Tabu renkte oluyor. Belde püskülü çal, püsküllere vücudun sol tarafına gelecek çakılda sarılıyor. Püsküller diz üstüne kadar uzamıyor. çalın üstüne silahlık bağlanıyor.
Silahlık: ince deriden 78 kat olarak yapılıyor. Yanlardan kemer gibi uzayan i^ıkıntılarla bele arkadan bağlanıyor. Cem gibi kullanılıyor. (Silah, bıçak, para, tütün vs. araçlar burada muhafaza ediliyor.)
Ayakta ise cenk, nakışlı çorap, yemeni ile Bazen de söğüt acında kendi yaptıkları nanik giyiliyor.
Kebe: Kolsuz palto. Tiftik veya yünden kendi dokudukları kulaçlardan yapılıyor. Uzunluğu diz altı ile ayak bileği arasında değişiyor.. Yün veya tiftiğin tabu rengi ile tercih ediliyor.
Acıgöl yöresinde Kadın kıyafetleri
İç Kıyafeti: Başörtülü (oyan yemeni, tülbent vs.) sağlar uzun ince belik örgülü, içlik kollan yan kısa.
Çallar, peyimi yüksek, keten, pamuklu kulaçlardan yapılıyor. Ayakta, çarık, çorap (nakışlı veya düz).
Özel günlerde ve günlük giyilen kıyafet:
Baş: Baça fes takip üzerine oyan yemeni bağlanıyor. Fes’in on kısmına Ahilik (altın liradan yapılmış) ve siren (bir nevi briç) denen takılar bağlanıyor. Boyuna dizi ve tek altın takılıyor. Saclar uzun ve ince örgülü, boncuklarla süsleniyor.
tic, etek (boydan, bade git, arkadan tek parça), üzerine sırma içmemeli salta gi¬yiliyor. Uç etekler yarim kısa kollu.
Bele püsküllü çal veya boncuk breme kemer takılıyor. Bacağa pahalan büzgülü don giyiliyor. (Pijama altı gibi).
Ayakta çenk, çorap (nakilli), mas, kara evli (Ucu güllü bir çeşit yemeni), bazen de tahta nanik giyiliyor. (Daha üç ganglar olmak üzere her yafta insan giyebiliyor.)
Acıgöl yöresinde daha üç orta ve yaşlı kadınların tercih ettiği bir kıyafet türü ise;
Entari (boydan elbise, kollu) ve ceket, (yörede palto deniyor) tir. Kadife kulaçlardan yapılıyor. Bindallı olarak bilinen kıyafete benziyor.
çal ve üç etekler kırmızı tonlu, guguk desenli, ipeksi kulaçlardan yapılıyor. Don ve içlikler ise çiçekli basma türü kulaçlardan yapılıyor.
Makyaj ve giyim aksesuarlar:
Takılar:
Boncuk, sağ örgüsünde kullanılıyor.
altın, boyun takısı ve fes üzerine yapılan alınlıklar da kullanılıyor. Bilezik alışkanlığı yok. Gümüş takılarda kullanılmıyor.
Makyaj:
Sürme ve rastık, göz ve kaç boyamasında.
kına, ellere ve enseye yakılıyor.
Acıgöl yöresinde kısa bir stere halkın boğan (Boy garı) da giyilmiş. incesi olmayan bu kıyafet sonra tekrar bırakılmıştır.
ÜÇ ETEK
Her yafta bayan giyebiliyor. ^Ogünlükle genç kızlar tercih ediyor.
Yemeni ve Fes
Ahilik (Sari lira denen altınlarla süsleniyor) sağlar ince sik örgülü. Bele kadar uzatılıyor. Boncuk ve benzeri ^eylerle süsleniyor. Boyuna tek yada di¬zi altın takılıyor.
Salta: On sırma nakışlı. Kadife ve¬ya sert kulaçlardan yapılıyor. (Çuha gi¬bi)
tic Etek kolu kısa. Eller ve enseye kına yakılıyor.
Kemer: Boncuk breme kemer veya çubuklu yün dokuma kulaçtan çal.
çan en alt katinin baden sol tarafa püskül (El örme boncuk ve benzeri çaylarla süslenmişe takılıyor.
Üç etek : Boydan, önden çift, arkadan tek parça. (kırmızı tonlu ipeksi kulaçtan yapılıyor.)
Paçası büzgülü don.(Pijama bolluğunda. £içekli basmadan yapılıyor)
Çorap: Nakışlı, elden örme yün.
Çarık: Dövme deriden.
Karavli: önü güllü bir cedit yemini.
Çeket (Palto) Entari
Kadifeden yapılan bu giysiyi daha üç orta yad evli kadınlar tercih ediyor. Aksesuarları 115 etekle ayni. Ayaklarda ise daha üç ucu güllü karameli denilen yemini giyiliyor. Mavinin tonlan, bordo ve yenil kadifeler tercih ediliyor.
Çeket: Sade ve süslemesiz. Yakadan baçlaşarak on kısımları çerim denen büklümlü kalın ipliklerle zincir çeklinde süsleniyor.
Belde daha üç boncuk örme kemer takılıyor.
Entari : Tara boy ve kollu olarak dikiliyor. Altta paçası büzgülü don gi¬yiliyor.
ERKEK KIYAFETLERİ
Keçe Külah : Dikme keçeden yapılıyor. Yana yıkılarak giyiliyor. (imanın üstüne yıkma deniyor) Üzerine pofu da bağlanıyor.
Yakasız işlik: Kaput bezinden yapılıyor. Renkli olabiliyor.
Salta : Kadife veya çuhadan yapılıp, on arka kısımları sırma tekniği ile nakışlanıyor.
Kuşak: Çubuklu dokuma yünden yapılıyor. 34 kat sanmıyor. Aralar icap gibi kullanılıp aralarına bıçak, tabaka, para vb. çaylar konuyor. Kucak üstüne kütüklük denilen silahlıkta takılıyor. Vücudun sol tarafına gelecek çakılda çan alt katına baden arkaya doğru püskül takılıyor. Dize kadar uzayabiliyor.
Şalvar: Tiftikten dokunan, dokuma kulaçtan yapılıyor. Peyimler aşağıda. Siyah yada Maviye boyanmış, kaput be¬zinden iç çalman yapılıp, kasıklardan diz altına kadar (On kısma) kuzu veya keçi postu geçiriliyor.
Nakışlı Çorap:Dövme deriden yapılma cenk.
Kebe: Yün yada tiftikten dokunmuş, kumaşlardan yapılan kolsuz palto. Dokunduğu malzemenin tabu rengiyle giyiliyor. Uzunluğu diz altı ile ayak bileği arasında değişiyor.
Kütüklük (Silahlık) : 89 kat olup, deriden yapılıyor. Yandan kucaklarla bele bağlanıyor. Silah, bıçak takıldığı gibi cep görevi de görüyor.
Poşu: İpekli kulaçlardan yapılan pofu çubuk desenli, kenarlar püsküllüdür.

ASKER VE HACI UĞURLAMA KARŞILAMA

Askerlik Anadolu insani için topluma kabul edilmenin nişanesidir. şeref kabul edilmiş, asker ocağı peygamber ocağı sayılmıştır. Acıgöl’de de insanlar ayni olguyu kabul etmiş, karşı düşüncelere asla itibar etmemiş.
Askere gidecek gençler (tertipler) günler öncesinde, bayram sevinci yaşar gibi askere gidecek olmanın heyecanlı mutluluğunu yaşıyorlar. Birbirlerini davet edip ortak davetlere katılıyorlar.
Köyden ayrılma günü gelince sabahtan köy meydanına toplanıyorlar. imamın heyecancı duasıyla, meydanda onlarla vedalaşıp, tören kalabalığa ile birlikte meskun mahal dışına kadar uğurlanıp gönderiliyorlar
Hacı uğurlama karşılama; benzer törenle yapılıyor. Ancak, hacı adaysan bir hafta, on gün öncesinde yemek yedirip helalleşiyorlar. Hacıların dönüşlerinde coşkuyla karşılanıyor. Hacıların avuç içi ve gözleri öpülüyor. Hacıların anlattıkları edeple, huşu içinde dinleniyor. Hacılar köye ulaşmadan önce, köylüler kamlar, at arabalar ile hemen hemen koy halkının tümü hac ilan karşılamak için bayraklar ile (sancak da çıkarılıyormuş) koyun dışına akın ediyorlar. Hacılar koy dışına karşılanıp evlerine kadar eşlik ediyorlar.


HALK EDEBİYATI

Türkmen kültürü, sözlü kültür geleneğinin hakim olduğu değerler manzumesidir. Yaztli kültüre donüşmesini garipsemiyorum. £ünku, Türkmen kültürü düşünce (fikir) boyutunda engel tanımaz. Kerem olup, Asa’ya yanmama, Yunus olup Hak’la buluşmanın, Mevlana olup sevgiyi, hoşgörüyü evrenselleştirmenin, şeyh şamil olup yiğitliği efsaneleştirmenin sinin olurmu? Çerçeve içine alinabilir mi? Türkmen kültürü bir Ummandır. Kültürümüzü elle tutulur şekilde kurumlaştiramamizin nesini efsunlu (gizemli) olsa gerektir. Anlamak iğin Türk olup, Türk gibi diaşünmek lazımdır.
Acıgöl’de dünden bu güne kalan kültür kinntilarımizdan halk edebiyatı örnekleri, çoğunluğu Anonim olan değerlerimizdendir.
Acıgöl’ ve yöresinde halk edebiyatı örnekleri:

AĞITLAR

Done gelin ağıdı, Levkere köyünden Acıgöl’e gelin gelip, doğum esnasında gene yaşta vefat eden Done isimli geline yakılmıştır.
Tabudur içinde yatıyor ceset, Allah’tan istedim hayirh dilek Kıymet kadın gitmiş toprak eliyor,
Oturmuş ağlıyor garip Vedat A1Iah bana verdi hayırsız bebek Saniye abam da bebek beliyor.
Ağla anam Ağla gelin Dönem’e Ağla anam Ağla gelin Done’me Ağla anam Ağla gelin Done’me
Ağla Vedat Ağla gelin Done’ye Ağla Vedat Ağla gelin Done’ye Ağla Vedat Ağla gelin Done’ye

Soğuk olur Levkere’nin piyan, Sahım, salma suya gidiyor elinde halkı, Mistiga çaldırdılar elliği,
Varma Dobada’da Done ayan Dokuz testi ile yollarda silki Çakala giydirdiler pazen güllüyü,
Ağla anam Ağla gelin Done’me Donem gibi gelin bulunmaz belki Osman hoca bulamazsın dirliği
Ağla Vedat Ağla gelin Done’ye Ağla anam Ağla gelin Done’me Ağla anam Ağla gelin Done’me
Ağla Vedat Ağla gelin Done’ye

Gurbet ele yukledimde göçümü, Karsıdan gelirdi, inek sürüsü, Bahçeye ekerler mısırla dan
Taradimda ibrişimli sabini, Kuman olmuş Yusuf beyin kansı, Cakih kaldı kozahcan,
Osman hoca bulamazsın sucunu Done gelinde Dobada’mn hurisi. Uyuşunda cakam büyüsün,
Ağla anam Ağla gelin Done’me Ağla anam Ağla gelin Done’me Kozam canda yerde sürünsün.
Ağla Vedat Ağla gelin Done’ye Ağla Vedat Ağla gelin Done’ye Ağla anam Ağla gelin Done’me
Ağla Vedat Ağla gelin Done’ye
Yüksek odalarda kahve kavrulur,
Kahvenin dumanı göğe savrulur,
Bülbüller yuvasmi yapmadan,
Gelin Done yuvasından aynrıv
Ağla anam Ağla gelin Done’me
Ağla Vedat Ağla gelin Done’ye
 

ATASÖZLERİ

YattiSi ahir sekisi, çağırdı İstanbul türküsü.
Ağustosta gölge kovan, zemheride karin ovar.
Ayran bucaktan , evlat kucaktan.
Az yiyen uzun uyur, çok yiyen güç uyur.
Akan su çukurunu kendi kazar.
çok söyleme arsız eden, aç bırakma hırsız eden.
Çürük tahta çiyi tutmaz.
Davulun sesi uzaktan hös. gelir.
Dağda taş, bahçede ağaç olur.
Ağacı dal gösterir.
Büyük sözü tutmayan, uluya uluya dağda kalır.

Bir dağ, bir dala zulmetmiş, zulmeden yitalmis.
Başa gelen, başta kalmaz.
Bos çuval ayakta durmaz.
Bos boğazı cehenneme atmışlar, odun yas diye bagumis.
Bir çuval altının olacağına, bir avuç topragm olsun.
Al goralek gizlenmez.
İhya ihya yaz, soğuya soğuya kış gelir.
Kaynayan kazan kapak tutmaz.
Keçiyi kurda kaptıran çoban, ağzım açmaz.
Erken evlenen dol alır, erken giden yol alır.
Ne doğrasan aşina, o çıkar kasığına.
İNTİZAR
Yel yele ver, emeğini sele ver Daylmin dibine git.
Kan İn yaya, ekmeğin ata olsun. Keseyim dibi delik olsun
Kendin tazı ol, ekmeğin tavsan, yel yel aç ol Sabaha suyun kaynar inşallah
iki yakan bir araya gelmesin. Sevgili malımdan, tarh camından olasın
sakalı göğe dikilesiye Dipte yatıp, kapıya bak
Gözlerin ama olsun dizin dizin sürün


ÇOBANLIK VE KOÇ KATIMI


Baharın yeşiliyle umut zenginliği, yazın ak sütün,sari başaklan ile beslenip zenginlik ve gelecek için teminat olmuştur. Yapraklar Çoktan sarana dökülmüş. tabiat kararmaya başlamıştır. Ama Acıgöl’de henüz işler bitmemiştir.
£obanlasın koçları sürüden ayrılmalarının üzerinden 9 ay geçmiştir. Ekim ayinin sonuna yaklaşılmaktadır. Ko9lar iyice semirmiş, zapt edilmez olmuşlardır. Kafa kafaya vuruşmalarının önü ge9ilemez hal almıştır. £obanlasın sürü sahiplerine haberleri sıklaşır. K09 katimi zamanı gelmiştir. £obanlar halen yayladadır.
Koçlar, gelin sandığı gibi bir güzel boyanıp, kınalanır. Sonra koyun sürülerinin içine salınırlar. Böylece umutlar yine bahara düğümlenir. £banlara koyunların yamaç yerlere sürmemesi siki siki tembih edilir. £obanlar, sürülerini koç katimi suresince düz alanlarda güderlermiş,. Bunun sebebini sorduğumda gerçek olduğunu söyledikleri şöyle bir olay anlattılar. “Ekecek taraflarından bir adam koç katimi günüden az önce, çoban durmak iğin Acıgöl’e gelir. Sürü sahiplerinden biri ile görüşürü. Sürü sahibi ne hak istediğini sorar. (Hak: çobana yıllık ödenen ücret.)
• Adam ikiye bir der.
Bunun ne olduğunu soran sürü sahibine çoban derki.
• ikiz kuzulayan koyunun kuzularından birini ahdim der.
Sürü sahibi bu ücrete gönülden razı olur. Çünkü koyunun ikiz kuzulaması ender görülen bir hadisedir.
koç katılır, bahar gelir, koyunlar hep ikiz kuzulamaya başlar. Beşyüz kadar olan sürüde 450 yakın koyun ikiz kuzular. çoban hakki olan kuzuyu alır. Ayrılır.
Bunun sebebi hikmetini obana sorarlar. Oban şöyle cevap verir.
• koç katimi suresince koyunlar hep düzde güttüm. Kalan elli koyunu sorarsam; onlar bir koçun başına birikmişti. Bende dağılmaları için bir değnek attım. Koşuşup dağıldılar da ondan der. Sonucu siz çıkarın diyerek, ücreti olan 450 kuzuyu sürer gider.”
çobanlasın yayla günleri kar iyice bastırıncaya kadar devam eder. Kar iyice bastırıp Erciyesken, Hasan dağına kadar her yer bembeyaz olunca, çobanlar büyük baş hayvanların kar üzerinde açtığı çığırdan koyunlar sürüp kışlaklara (köye) inerler.
Kış iyiden iyiye bastırmıştır. Kışa oldukça iyi hazırlanmış, olarak giren yöre halkı eli kolu bağlı olarak dururcu. Koy odalar şenlenir, evlerde kilim tezgahlan açılır, kınalı ellerde şerleşir, manileşir bazen yama bir türkü olup Türk’e ruh olur. Kıyamete kadar zaman içinde yankılanır biçimden, bi9ime girer devam eder gider.

 

KÖY ODALARI


Koy odalar hüzün ve sevgide birleşilen mekanlar. Acıgöl’de iki tir koy
odasına rastladık.
Oda sahibinin kendi evinin müştemilatında olup,aynı giriş, kapısı olan müstakil odadalar. Bir diğeri ise eve dahil olan (yöre halkının ahir odası dediği) odalardır.
Yöredeki binaların tamamı taş, kemerli tiptedir. Bunun içindir ki odalara kemerli oda da denilmektedir..
Odalarda haşir ve kilim örtülmüş iki seki (almak sedir), duvara yapılmış küçük bir ocak, giriş, kısmındaki ayakkabılık ve dolap gibi de kullanılan kandil takalar (duvara oyulmuş, bir nevi raf) bulunur. Ayanca oda i9inde yüklük tabir edilen, odada yatak, yorgan gibi eşyaların bulunduğu özel bir bölme de vardır.
Ahir odalar, adından da anlaşılacağı gibi ahırla q iğe olan odalardır. Birinci dünya savaşı sonrası yöre halkı esas zenginlikleri olan hayvancılığı bırakarak taama yönelmiş. böylece çok büyük bir ekonomik kayba uğramıştır. Bu değişimin getirdiği yoksululuk sonucu, hayvanların ve gübrelerin ısısından yararlarımsak için kullaşma acilmiş, odalardır. yöre halkı bu çarpıklığı veciz bir sözle edebileştirerek, edebi kılmıştır. “Yattig ahir seksi, çağırdığı İstanbul türküsü.”
Uzun kıs. günleri süresince erkeklerin tek toplarıma mekanlar odalardır. Odalarda oyunlar oynanır, askerlik, gurbet hatıraları anlatılır. Zaman zaman da Türk Islam kahramanlarının kahramanlıklarını anlatan kitaplar ile peygamber efendimizin hayatini anlatan kitaplar okunur.
Odalara çocuklar alınmazmış. Ancak, uslu duran hizmet ehli olan gocuklara izin verilirmiş.

Çorbalar
Tarhana Çorbası: Çeşitli tarhanalar yapılmakla beraber, yarma , nohut ve yoğurt ilavesiyle parçalar halinde kurutulduktan sonra yapılan tarhana çorbası, en meşhur olanıdır.
Kesme Çorbası: Mantı hamurunu kesilerek kurutulduktan sonra içerisine mercimek ilave edilerek yapılmasından sonra, yüzüne yağ, salca, yarpuz, nane ilave edilir.

Yemekler
Agpakla (Kuru Fasulye): Kisin en çok yapılan ve en çok sevilen bir yemek çeşididir.Pişirme sekli ile bölgesel özellik taşır.Beyaz fasulye, Yağ ve kemikli et bir çömleğe konulur ve çömlek ekmek pişirilen tandıra gömülür. Bu şekilde pişen yemek, kabı ve yeri dolayısıyla çok lezzetli olur. Özellikle yöresel tursular ve kuru soğanla yenilir.
Soganlama (soğan asi): Soğanın iyice kıyılıp kemikli kemiksiz et yada kıymayla kavrulur.Ayrıca ciğerle yapılır.
Çiçek dolması: Yörede bol miktarda kabak yetiştirildiği için (bu ilçeye kabakçı diyeme hitap ederler) kabak çiçekleri bulgur, yağ, soğan ve kıyma ile doldurulup pişirilir.Ayni zamanda Üzüm, Lahana yapraklarıyla da nefis dolmalar yapılmaktadır.

Yufka Ekmeği: Yerli halkın çoğu yılda bir iki defa 5-6 ay yetecek kadar kışlık yufka yapılır.Bağ bahçeden toplanan cali- çırpı (saçma) tandır basında hazır edilir.İmece usulüyle sırayla önce hamur yoğrulur sonra çiğnenip yuvarlanır(bezi).Tandır üzerinde ince sac da kadınlar tarafında oklavalarla açılan yufkalar pişirilir. Bazlama denilen yufka içine peynir, sucuk, veya karışık sebzeli(sasilamada denir)koyularak pişirilerek yenir.
Kavurma (Sızgıt): Kuş başı halinde doğranan etler hayvansal yağlarla kavrulur.Dondurulup saklanır.Yemeklere ayrı bir lezzet katar.
Sucuk yapımı: İlçede sucuk yapımı çok yaygındır. Çekilen kıymaya tuz, sarımsak, kimyon, çemen gibi baharatlar katılarak yoğrulur. Daha sonra bağırsaklara makine tarafından doldurulup kurutulur.
Çömlek peyniri: Pazardan alınan beyaz peynirler evde tuzla ovularak çömlek içine sıkıca bastırılır.Ağzı çamurla kapatıldıktan sonra güneş isini görmeyen rutubetli yerlerde bekletilir.Sabah kahvaltılarının vazgeçilmez bir besinidir.

 


YattiSi ahir sekisi, çağırdı İstanbul türküsü.
Ağustosta gölge kovan, zemheride karin ovar.
Ayran bucaktan , evlat kucaktan.
Az yiyen uzun uyur, çok yiyen güç uyur.
Akan su çukurunu kendi kazar.
çok söyleme arsız eden, aç bırakma hırsız eden.
Çürük tahta çiyi tutmaz.
Davulun sesi uzaktan hös. gelir.
Dağda taş, bahçede ağaç olur.
Ağacı dal gösterir.
Büyük sözü tutmayan, uluya uluya dağda kalır.

Bir dağ, bir dala zulmetmiş, zulmeden yitalmis.
Başa gelen, başta kalmaz.
Bos çuval ayakta durmaz.
Bos boğazı cehenneme atmışlar, odun yas diye bagumis.
Bir çuval altının olacağına, bir avuç topragm olsun.
Al goralek gizlenmez.
İhya ihya yaz, soğuya soğuya kış gelir.
Kaynayan kazan kapak tutmaz.
Keçiyi kurda kaptıran çoban, ağzım açmaz.
Erken evlenen dol alır, erken giden yol alır.
Ne doğrasan aşina, o çıkar kasığına.
İNTİZAR
Yel yele ver, emeğini sele ver Daylmin dibine git.
Kan İn yaya, ekmeğin ata olsun. Keseyim dibi delik olsun
Kendin tazı ol, ekmeğin tavsan, yel yel aç ol Sabaha suyun kaynar inşallah
iki yakan bir araya gelmesin. Sevgili malımdan, tarh camından olasın
sakalı göğe dikilesiye Dipte yatıp, kapıya bak
Gözlerin ama olsun dizin dizin sürün

Çorbalar

Tarhana Çorbası: Çeşitli tarhanalar yapılmakla beraber, yarma , nohut ve yoğurt ilavesiyle parçalar halinde kurutulduktan sonra yapılan tarhana çorbası, en meşhur olanıdır.
Kesme Çorbası: Mantı hamurunu kesilerek kurutulduktan sonra içerisine mercimek ilave edilerek yapılmasından sonra, yüzüne yağ, salca, yarpuz, nane ilave edilir.